Birçok işletmenin aktif bir web sitesi vardır. Tasarım yapılmıştır, sayfalar yayındadır, hatta zaman zaman reklam trafiği de gelir. Buna rağmen site üzerinden anlamlı bir talep oluşmaz. Ne telefon çalar ne de düzenli bir form doldurulur. Bu durum genellikle “sektör zor”, “müşteri internetten gelmiyor” gibi gerekçelerle açıklanır. Oysa sorun çoğu zaman çok daha temel bir noktada başlar.
Web siteleri sıklıkla bir vitrin gibi düşünülür. Kurumsal duruş, hizmet listesi ve birkaç görsel yeterli sanılır. Ancak dijitalde müşteri kazanımı vitrinle değil, yönlendirme ve ikna zinciriyle gerçekleşir. Ziyaretçinin siteye neden geldiği, ne aradığı ve hangi adımı atması gerektiği net değilse, tasarım ne kadar iyi olursa olsun sonuç değişmez.
Bu noktada en sık yapılan hata, web sitesinin bir satış aracı olarak değil, sadece bir tanıtım alanı olarak konumlandırılmasıdır. Oysa iyi kurgulanmış bir web sitesi; doğru mesajı doğru sırayla verir, ziyaretçiyi yönlendirir ve aksiyon almaya iter. Bunun için içerik dili, sayfa akışı, çağrı metinleri ve güven unsurları birlikte çalışmalıdır.
Bir diğer önemli sorun da sitenin gerçek kullanıcı davranışlarına göre şekillendirilmemesidir. Hangi sayfadan çıkılıyor, hangi içerik okunmuyor, hangi buton tıklanmıyor gibi veriler analiz edilmeden yapılan her revizyon tahminden ibaret kalır. Bu da siteyi sürekli “var ama çalışmayan” bir yapı haline getirir.
Son olarak, web sitesinin diğer dijital kanallarla kopuk çalışması ciddi bir kayıptır. Reklamdan gelen kullanıcı ile organik aramadan gelen kullanıcıya aynı mesajı vermek çoğu zaman etkisizdir. Web sitesi, bu farklı niyetleri karşılayacak şekilde esnek bir yapı sunmalıdır.
Özetle, web sitesi olan ama müşteri kazanamayan işletmelerin sorunu genellikle trafikte değil, stratejisiz bir dijital kurgudadır. Doğru yapılandırılmış bir site, işletme için sadece bir kartvizit değil, sürekli çalışan bir satış kanalı haline gelir.